Biliyorsunuz, bir süredir Taksim Meydanı ve Gezi Parkı üzerine tatsız girişimler var. Hatta meydan projesi (!) için yollar kapatıldı bile. Ayrıca Gezi Parkı'na da saçma sapan bir yapılaşma öngörülüyor. Konuya ilişkin bir haberi Radikal Gazetesi'nden aldık. Bizler de dernek olarak gidip imza attık ve imza toplanmasına katıldık. Her akşam 18-21 arası Taksim PTT önünde imza toplanıyor. Siz de gidin ve imzanızı verin lütfen... Fotografta YK üyemiz sevgili Poliksemi Moskovaki hanım imza topluyor.
Aylardır tartışılan ve sır gibi saklanan Taksim Topçu Kışlası projesini Radikal ele geçirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına projeyi hazırlayan mimar Halil Onur tarihi kışlanın eski fotoğraflarıyla birlikte yeni halini İstanbul 2 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na sundu. Normal bir apartman dairesiyle karşılaştırıldığında yeni yapılacak kışlanın yüksekliği 5 katlı, kulelerin yüksekliği ise 10 katlı bir apartmana denk geliyor. Projede kışlanın ortasında bir de buz pisti görülüyor. Çevrecilerin aylardır ağaçların kesilmemesi yönünde eylem yaptığı Gezi Parkı, bu plana göre tamamen ortadan kalkıyor. Projeyi desteklemediğini söyleyen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ise “Yeşil alan korunmalı” diyor. Yaklaşık 3 haftadır devam eden hararetli tartışmalara rağmen Koruma Kurulu üyeleri henüz bu projeyi kabul etmedi.
Projeye göre binanın bazı bölümlerinde 3, bazı bölümlerinde ise 2 bodrum var: 3 bodrum kat olan yerde bir kat otopark olarak tasarlanmış. Zemin artı bir kat olarak da tasarlanan ana binaların çatı yüksekliği 15 metre 40 cm. Dört köşedeki kulelerin yüksekliği ise 27 metre 95 cm.
Kışla, Gezi Parkı’nı çepeçevre kaplayacak. Zemin katta 10’dan fazla dükkân ‘kafeterya’, beş dükkân ‘kitap satış’ bir dükkân da ‘sanat galerisi’ olarak belirlenmiş. Üst kat ise ‘Müze/sergi’ alanı görünüyor. Herkesin ortak fikri İstanbul’un en önemli kamusal alanının açık bir yarışma ile şeffafça tartışılması. Projenin mimarı Halil Onur da aynı fikirde!
‘Önce Gökkafes’i yıkıp Dolmabahçe Parkı’nı ihya edelim
Mücella Yapıcı (Mimarlar Odası): Eğer kışla yerinde olsaydı korunması için biz de mücadele ederdik. Halil Onur da iyi bilir ki, bir yapının ihya edilmesi için o alanın boş olması gerek. Ama orası boş bir alan değil. Gezi, Cumhuriyet dönemi şehircilik mirasıdır. İlk açık alan uygulaması, toplumsal belleği, kentsel mirasıdır. Özellikle deprem riski olduğu düşünüldüğünde burası vazgeçilmez bir açık alan. Beyoğlu’ndaki yeşil alan standardı zaten olağanüstü düşüktür. Var olan bütün yeşil alanların altı otopark yapılarak betonlaştırılmıştır. Bir de üstüne, Gezi Parkı’nda var olan yeşilliği yok etmek, ağaçları kesmek, Taksim’in nefesini kesmektir. Şöyle bir çelişki var: Bir yandan siz var olan bütün tarihi binaları, Tarlabaşı’nda, Sulukule’de, Süleymaniye’de yıkıp, Emek Sineması’nı da yıkıp, ondan sonra burada olmayan birtakım şeyleri inşa etmeye kalkarsanız buna yalancı bir tarih inşa etmek denir. Eğer şimdi bir şeyleri ihya edeceksek önce Gökkafes’i yıkıp Dolmabahçe Parkı’nı ihya edelim. The Marmara Oteli’ni yıkıp altındaki eski Osmanlı Bankası’nı ihya edelim gibi birtakım fikirlere de varırız.
‘Yıkılması da yeniden yapılması da hata’
Tayfun Kahraman (Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı): Topçu Kışlası’nın yıkılması ne kadar hatalıysa, bugün yeniden yapılması bir o kadar hatalı. Çünkü 19. yüzyıldan kalma bir yapı taklit edilerek betonarme bir replikası yapılacak, bu bir ihya değil taklit projesi olabilir ancak. İstanbul’un en önemli kamusal mekânı, kültür merkezi adı altında işgal ediliyor. Taksim Kışlası’nın inşasıyla birlikte alan çok boğucu bir meydan haline gelecek.
‘Taksim en önemli meydanımız’
Prof. Mete Tapan (Eski 2 No’lu Koruma Kurulu Başkanı): Taksim kadar önemli başka bir meydanımız yok. Çünkü hem İstanbul’un kentsel kimliğinin vazgeçilmez bir parçası hem de Cumhuriyet tarihinin simgesel bir mekânı. Gezi Parkı’nın ise yeşil alan vasfını koruduğu çok açık. 3194 sayılı yasaya göre eğer bu ağaçlar yok olacaksa bölge içinde aynı büyüklükte başka bir yeşil alan oluşturulması lazım. Fakat buradaki ağaçlar en azından 70 yıllık... Bunun yanında bir binanın koruma yasası açısından restitüe edilmesinin temel sebebi asıl fonksiyonuyla yaşatılmasıdır. Burada ise kışlaya bambaşka bir fonksiyon getiriliyor. Burası için bir yarışma açılmasından, topluca konuşmaktan yanayım. Katılımcı demokrasi budur.
‘Ağlayan bina yapacaksınız’
Hakan Kıran ( Haliç Metro Köprüsü mimarı): Tek başına Topçu Kışlası’nı yapmanız onu geri getirmez. Ceylan Otel, The Marmara, Hilton, Gökkafes, Swissotel’i yıkabiliyorsak, ‘‘Eski geleneksel dokuyu tamamlayacağız’’ deriz. Kışlanın olduğu dönemde, The Marmara’nın yeri boştu, AKM’nin yerinde bir köşk vardı. Kışla o organizmanın bir parçasıydı. Bunu yapamayacaksak, Topçu Kışlası’nı yapıp içine ruh bile koysanız, onu zavallılaştırırsınız. Ağlayan bina yapacaksınız. Halil Onur restorasyonu bilir, kendi içinde doğru bir iş yapmıştır. Fakat restorasyon ne kadar başarılı olursa olsun çevresiyle uyumsuzluk içinde olursa ruhu eksik kalır.
‘Tek eksiğimiz buz pateniydi’
Hasan Çalışlar (Erginoğlu&Çalışlar Mimarlık): Bina yapabilmek amacıyla bir restitüsyon projesi uydurulmuş. Kışlanın ortasına buz pisti koymuşlar, altına da basmışlar dükkânları! McDonald’s, lahmacuncu olmayacak belki ama yerine başkaları gelecek. Üst katını da ‘kültür aktivitesi yapacağız’ diyebilmek için kent müzesi olarak planlamışlar. Başlı başına bir kepazelik. Yarın öbür gün ne kadar eski bina varsa taklidini yapmaya kalkarsak nasıl bir şenlik olacağını siz düşünün. O zaman Osmanlı camilerinin altındaki Bizans sarnıçlarını da yapalım. Her şeyi beceriyoruz ama yeşil alan yaratmayı beceremiyoruz.
‘Gezi Parkı bir kent ormanı değil ki’ Mimar Halil Onur Projem mükemmel demiyorum. Her projenin eksileri, artıları vardır. Tüm ağaçları koruyabilmeyi tercih ederdik ama burası bir kent ormanı değil. Binanın oturduğu alandaki ağaçlar kesilecek, taşınabilenler taşınacak. Elbette Gezi Parkı da değerli, biz ikisini de yaşatmaya çalışıyoruz. Bu kışlanın simgesel değeri çok önemli, oryantalist üslubun belki de en düzgün örneğiydi.
Kışlada otel ya da cami olmayacak. İçinde kafeler, pastaneler, kitapçılar olacak. AKM tarafında da sergi salonları, galeriler olacak. Gezi’nin kamuya kapatılması gibi bir önerimiz yok. Ama tabii ki bir düzen getirilmek zorunda. Her elini kolunu sallayan kafeye, restorana girsin demek doğru değil. Herkes her yere girebilir mi? Meydan bir yarışmayla tasarlansaydı deniyor, keşke! Yüzde yüz hemfikirim. Bu bir fikir projesidir, nihai değil. Eleştiriye her zaman açığım ama dergilerde yazılar yazan meslektaşlarımın yüzde 90’ının projeye dair hiçbir bilgisi yok. Hiçbiri projeyi tartışmadı benimle. En yakın zamanda meydanda bir sergi açarak maketi, projeyi, tüm belgeleri paylaşacağız.
Projeye göre binanın bazı bölümlerinde 3, bazı bölümlerinde ise 2 bodrum var: 3 bodrum kat olan yerde bir kat otopark olarak tasarlanmış. Zemin artı bir kat olarak da tasarlanan ana binaların çatı yüksekliği 15 metre 40 cm. Dört köşedeki kulelerin yüksekliği ise 27 metre 95 cm.
Kışla, Gezi Parkı’nı çepeçevre kaplayacak. Zemin katta 10’dan fazla dükkân ‘kafeterya’, beş dükkân ‘kitap satış’ bir dükkân da ‘sanat galerisi’ olarak belirlenmiş. Üst kat ise ‘Müze/sergi’ alanı görünüyor. Herkesin ortak fikri İstanbul’un en önemli kamusal alanının açık bir yarışma ile şeffafça tartışılması. Projenin mimarı Halil Onur da aynı fikirde!
‘Önce Gökkafes’i yıkıp Dolmabahçe Parkı’nı ihya edelim
Mücella Yapıcı (Mimarlar Odası): Eğer kışla yerinde olsaydı korunması için biz de mücadele ederdik. Halil Onur da iyi bilir ki, bir yapının ihya edilmesi için o alanın boş olması gerek. Ama orası boş bir alan değil. Gezi, Cumhuriyet dönemi şehircilik mirasıdır. İlk açık alan uygulaması, toplumsal belleği, kentsel mirasıdır. Özellikle deprem riski olduğu düşünüldüğünde burası vazgeçilmez bir açık alan. Beyoğlu’ndaki yeşil alan standardı zaten olağanüstü düşüktür. Var olan bütün yeşil alanların altı otopark yapılarak betonlaştırılmıştır. Bir de üstüne, Gezi Parkı’nda var olan yeşilliği yok etmek, ağaçları kesmek, Taksim’in nefesini kesmektir. Şöyle bir çelişki var: Bir yandan siz var olan bütün tarihi binaları, Tarlabaşı’nda, Sulukule’de, Süleymaniye’de yıkıp, Emek Sineması’nı da yıkıp, ondan sonra burada olmayan birtakım şeyleri inşa etmeye kalkarsanız buna yalancı bir tarih inşa etmek denir. Eğer şimdi bir şeyleri ihya edeceksek önce Gökkafes’i yıkıp Dolmabahçe Parkı’nı ihya edelim. The Marmara Oteli’ni yıkıp altındaki eski Osmanlı Bankası’nı ihya edelim gibi birtakım fikirlere de varırız.
‘Yıkılması da yeniden yapılması da hata’
Tayfun Kahraman (Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı): Topçu Kışlası’nın yıkılması ne kadar hatalıysa, bugün yeniden yapılması bir o kadar hatalı. Çünkü 19. yüzyıldan kalma bir yapı taklit edilerek betonarme bir replikası yapılacak, bu bir ihya değil taklit projesi olabilir ancak. İstanbul’un en önemli kamusal mekânı, kültür merkezi adı altında işgal ediliyor. Taksim Kışlası’nın inşasıyla birlikte alan çok boğucu bir meydan haline gelecek.
‘Taksim en önemli meydanımız’
Prof. Mete Tapan (Eski 2 No’lu Koruma Kurulu Başkanı): Taksim kadar önemli başka bir meydanımız yok. Çünkü hem İstanbul’un kentsel kimliğinin vazgeçilmez bir parçası hem de Cumhuriyet tarihinin simgesel bir mekânı. Gezi Parkı’nın ise yeşil alan vasfını koruduğu çok açık. 3194 sayılı yasaya göre eğer bu ağaçlar yok olacaksa bölge içinde aynı büyüklükte başka bir yeşil alan oluşturulması lazım. Fakat buradaki ağaçlar en azından 70 yıllık... Bunun yanında bir binanın koruma yasası açısından restitüe edilmesinin temel sebebi asıl fonksiyonuyla yaşatılmasıdır. Burada ise kışlaya bambaşka bir fonksiyon getiriliyor. Burası için bir yarışma açılmasından, topluca konuşmaktan yanayım. Katılımcı demokrasi budur.
‘Ağlayan bina yapacaksınız’
Hakan Kıran ( Haliç Metro Köprüsü mimarı): Tek başına Topçu Kışlası’nı yapmanız onu geri getirmez. Ceylan Otel, The Marmara, Hilton, Gökkafes, Swissotel’i yıkabiliyorsak, ‘‘Eski geleneksel dokuyu tamamlayacağız’’ deriz. Kışlanın olduğu dönemde, The Marmara’nın yeri boştu, AKM’nin yerinde bir köşk vardı. Kışla o organizmanın bir parçasıydı. Bunu yapamayacaksak, Topçu Kışlası’nı yapıp içine ruh bile koysanız, onu zavallılaştırırsınız. Ağlayan bina yapacaksınız. Halil Onur restorasyonu bilir, kendi içinde doğru bir iş yapmıştır. Fakat restorasyon ne kadar başarılı olursa olsun çevresiyle uyumsuzluk içinde olursa ruhu eksik kalır.
‘Tek eksiğimiz buz pateniydi’
Hasan Çalışlar (Erginoğlu&Çalışlar Mimarlık): Bina yapabilmek amacıyla bir restitüsyon projesi uydurulmuş. Kışlanın ortasına buz pisti koymuşlar, altına da basmışlar dükkânları! McDonald’s, lahmacuncu olmayacak belki ama yerine başkaları gelecek. Üst katını da ‘kültür aktivitesi yapacağız’ diyebilmek için kent müzesi olarak planlamışlar. Başlı başına bir kepazelik. Yarın öbür gün ne kadar eski bina varsa taklidini yapmaya kalkarsak nasıl bir şenlik olacağını siz düşünün. O zaman Osmanlı camilerinin altındaki Bizans sarnıçlarını da yapalım. Her şeyi beceriyoruz ama yeşil alan yaratmayı beceremiyoruz.
‘Gezi Parkı bir kent ormanı değil ki’ Mimar Halil Onur Projem mükemmel demiyorum. Her projenin eksileri, artıları vardır. Tüm ağaçları koruyabilmeyi tercih ederdik ama burası bir kent ormanı değil. Binanın oturduğu alandaki ağaçlar kesilecek, taşınabilenler taşınacak. Elbette Gezi Parkı da değerli, biz ikisini de yaşatmaya çalışıyoruz. Bu kışlanın simgesel değeri çok önemli, oryantalist üslubun belki de en düzgün örneğiydi.
Kışlada otel ya da cami olmayacak. İçinde kafeler, pastaneler, kitapçılar olacak. AKM tarafında da sergi salonları, galeriler olacak. Gezi’nin kamuya kapatılması gibi bir önerimiz yok. Ama tabii ki bir düzen getirilmek zorunda. Her elini kolunu sallayan kafeye, restorana girsin demek doğru değil. Herkes her yere girebilir mi? Meydan bir yarışmayla tasarlansaydı deniyor, keşke! Yüzde yüz hemfikirim. Bu bir fikir projesidir, nihai değil. Eleştiriye her zaman açığım ama dergilerde yazılar yazan meslektaşlarımın yüzde 90’ının projeye dair hiçbir bilgisi yok. Hiçbiri projeyi tartışmadı benimle. En yakın zamanda meydanda bir sergi açarak maketi, projeyi, tüm belgeleri paylaşacağız.
pendik evden eve nakliyat bilgi için teşekür ederiz
YanıtlaSil