7 Şubat 2011 Pazartesi

SEMT DERNEKLERİMİZİN PLANA İTİRAZLARI...

11 Şubat 2011
Beyoğlu Belediye Başkanlığına,
Konu:
14.01.2011 tarihinde askıya çıkarılan 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Uygulama Planının bütününe dair itirazlar

Beyoğlu ilçesi içinde 1993 yılında taşıdığı tarihi ve kültürel değerler nedeniyle Kentsel Sit Alanı ilan edilen bölgede, bundan sonra gerçekleştirilecek imar uygulamalarına referans olacak ve İstanbul Büyükşehir Belediyesince hazırlanan imar planlarını askı süresi içinde inceleyerek, günümüzün planlama kriterlerine uygun bulunmadığını, bir koruma planından beklentileri karşılamadığını ve yasada öngörüldüğü gibi katılımcı olmadığını, Beyoğlu’nun gelişmesini, çevre kalitesinin iyileşmesini ve kültür mirasının korunmasını sağlayamayacağını düşünüyor ve aşağıdaki konulardaki itirazlarımızı dikkatinize sunuyoruz:

1. PLANIN BÜTÜNSELLİĞİ YOKTUR
Başlığında koruma amaçlı olduğu bildirilen plan alanı içinde korunmayı belki de en çok gerektiren alanlar, özelleştirme alanı, kentsel yenileme alanı, turizm alanı ilan edilmek suretiyle koruma planı kapsamı dışına çıkarılmıştır. Oysa, bu bölgeler planlanan alanın temel niteliklerini belirleyecek en önemli alanlardır. Planın bu bölgeleri özel alanlar gibi kapsam dışı görmesi, bu alanlarda gerçekleştirilecek faaliyetler ve işlevler hakkında görüşler içermemesi mümkün değildir. Bu nedenle planın ilkesel bütünlüğü bozulmuştur. Beyoğlu’nun en eski tarihi bölgesi Galata’nın turizm alanı olarak tanımlanması, koruma planının dışında ele alınması, koruma ilkelerine aykırıdır. Aynı şekilde konumu nedeniyle Beyoğlu yarımadasının siluetini etkileyen Perşembe Pazarı’nın plan dışı bırakılması olumsuzdur. Karaköy İskelesinden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine kadar uzanan, Salıpazarı projesini de içeren kıyı bandının “turizm alanı” tanımı ile plan sınırları dışında kalması uygun değildir.
Planda bu alanlar için özetle, avan projesi ilgili makamlarca onaylandıktan sonra yapılaşma izni verilecektir denilmektedir. Plan bölgesinin nitelik ve nicelik itibarıyla çok önemli bir bölümünü oluşturan bu alanlar bu şekilde yatırımcıların ve yatırımlara onay verecek makamların insafına terk edilmektedir. Koruma amaçlı planın daha en başından amacını gerçekleştirememesine yol açmaktadır.

2- KATILIMCI BİR ANLAYIŞLA HAZIRLANMAMIŞTIR
Plan, bölge halkının katılımı olmaksızın hazırlanmıştır. Başta plan bölgesinde örgütlü olan semt dernekleri olmak üzere, çeşitli meslek odaları ve dernekler toplantılara davet edilmemişlerdir. Ayrıca plan raporunda yalnızca fiziksel çevrenin dikkate alındığı ve adeta insanlardan arındırılmış bir plan hazırlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Beyoğlu gibi kültür konusunda yenilikçi kurumların olduğu, kentin tarihten bugüne en dinamik kamu yönetimi uygulamalarının sergilendiği bir bölgede, Beyoğlu’nun, insanların, kuruluşların enerjisini katmadan, yalnızca teknik bir iş gibi bir plan hazırlamak mümkün değildir.
Nitekim Beyoğlu Belediye Başkanının 18.01.2011 tarihli Radikal gazetesine verdiği beyanat planın halktan ve sivil toplum örgütlerinden kaçırılarak yapıldığının itirafı niteliğindedir. Belediye başkanı katılımcılığın sağlanmadığı eleştirilerine karşılık, tamamı atanmış kişilerden oluşan KTVKK’nın bir sivil toplum örgütü olduğunu iddia etmek durumunda kalmıştır.


3- YEŞİL ALANLAR DAHA DA AZALMAKTADIR
Planda yeşil alanlar yok edilmektedir. Hiç bir fiziksel izi olmayan, bulundukları yerdeki kent dokusuna hiçbir etkisi olmayan kayıp tarihi eserlerin yeniden ihyası gerekçesine sığınılarak yeşil alanların azaltılması öngörülmektedir. Bazı belgelerde izi bulunan cami, hamam, vb. yapıların yerine sosyal/kültürel tesis adıyla işletmeye verilme olasılığı pek yüksek olan yapılar inşa edilmesini önerilmektedir.
Oysa canlandırma, olabilecek mimari tercihlerden yalnızca biridir ve farklı seçenekler de bulunmaktadır. Bu noktada plan mimari bir sorgulama ile gerçekleştirilmesi gereken bir çalışmayı anonim bir doğru imiş gibi dayatmaktadır. Bu yaklaşım kamusal nitelikli değildir ve günümüzün kritik tasarım düşüncesi ile çelişmektedir. Düşünce özgürlüklerine bir sınırlandırma getirmektedir. Nasıl medya özgürlüğü demokratik siyasal rejimin hukuksal bir normu olmak zorundaysa, fikir üretimi, sanat ve tasarım özgürlüğü de planlama rejiminin bir standardı olmak zorundadır. Kaybolan bir camiyi, kışlayı, vs hiç bir mimari sorgulama olmadan yeniden inşa etmek, düşünce özgürlüğünün iptali anlamına gelmektedir.
Planda yok edilen yeşil alanlar yerine, bitişik nizam binaların arkasındaki bahçeler kamuya açık park olarak ilan edilerek yeşil alan zorunluluğu kağıt üzerinde karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu alanların kamuya açık yeşil alan olarak kullanılması erişim zorlukları nedeniyle çok güçtür. Ayrıca koruma imar planı mevcut parselasyonu, özellikle tarihi eserlerin mütemmim cüzü olan bahçelerini de korumak durumundadır. Koşullar zorlanarak kamuya açık park haline getirildiğinde ise, bu alanlara cepheli mevcut yapıların özellikle yatak odaları neredeyse mahremiyetini yitirecek, kendilerine ait açık alanları kalmayacaktır.
Konut alanları içindeki parsel parçalarına park ve katlı otopark kullanımlarının getirilmesi kentsel sit alanında “kentsel morfolojiyi” bozan ve yaşam kalitesini düşüren kararlardır. Amacı kentsel koruma olan bir planın bu tür müdahaleleri önermesi kabul edilemez.


Fındıklı Parkında kıyı kenar çizgisi parkın ortasından geçmektedir. Uluslar arası anlaşmalarla belirlenmiş kıyı kenar çizgisi dışında kalan deniz taşma alanı yeşil alan metrajına dahil edilmemelidir.
Plan bölge insanına yetecek yeşil alan üretmemekte, tersine mevcut yeşil alanları azaltmaktadır. Bu konularda sorumluluk sahibi olması gereken belediye ise bina önlerinin çiçeklendirilmesi gibi önerilerle durumu geçiştirmektedir.

4. İNSAN ODAKLI DEĞİL
Planda konut alanları ticaret bölgelerine dönüştürülmekte, yeşil alanlar azaltılmaktadır. Kentsel yenileme alanlarındaki okulların (Dr. Tevfik Sağlam İlköğretim Okulu, Kasımpaşa Lisesi, vb.) kapatılması an meselesidir. Bölgede yaşayan insanlar dışlanırken, daha fazla otopark alanı yaratma kaygısı güdülmüştür. İnsanlara çok görülen yaşam olanakları arabalara bonkörce açılmaktadır.
Planlama fiziksel planlama temelli ele alınmıştır; yaşam kalitesine iyileşme getirmemekte, tersine ada içi park veya katlı otopark kullanımı ile yaşam kalitesini ve konut değerlerini düşürmektedir. Tarihi dokularda bu tür müdahalelerin kabul edilmesi mümkün değildir.

5. SONUÇLARI DÜŞÜNMEDEN ÇİZİLEN YAPILAŞMA SINIRLARI
Mevcut binalara getirilen yeni yapılaşma sınırları tamamen keyfidir; hangi akılcı ilkeye göre tasarım yapıldığı belirsizdir. İstikamet çizgileri tarihi bir kente ait değilmişçesine masa başında adeta eline cetvel alan deneyimsiz bir öğrenci tarafından çizilmiş gibidir. Kelimenin tam anlamıyla düz bir mantıkla çizilen çizgilerin yaratacağı sorunlar fark edilmemiştir. Bu istikamet çizgileri, örneğin yeni deprem yönetmeliğine göre yapılabilecek yenilemeleri teşvik etmek yerine, engellemektedir.
Plan bütününe yönelik bu tür ilkesel itirazlarımızın yanı sıra, yalnız plan bölgesinin değil Beyoğlu’nun İstanbul’un kimliğine tehdit oluşturacak çok önemli sorunlara da dikkat çekmek istiyoruz:

6. Kabataş Ulaşım Transfer Merkezi adıyla plana işlenen çok tanımlı şekil, özel bir projenin plan tarafından tanımlanmasını getirmektedir. Oysa planlar mimari bir yarışma veya belli bir program doğrultusunda harekete geçirilen profesyonel çalışmaları önceden belirleyemezler. Boğaz gibi olağanüstü doğal değere sahip ve çevresinde sahil saraylarının bulunduğu bir yere dolgu ya da kazık çakılarak inşa edilmesi düşünülen bu yapı, kamu yararı açısından artıları, eksileri görüşülmeden bir emri vaki ile gerçekleştirilemez. Olmayan, hayali bir kara parçası üzerinde bu kadar spesifik bir imar uygulama planı hazırlanması bilime, hukuka, kamu yararına uygun değildir.

7- Bölge halkının itirazlarına rağmen yapılan Dolmabahçe-Dolapdere tüneli Taksim, Beşiktaş, Karaköy üçgeninde özellikle sabah ve akşam saatlerinde trafik yoğunluğunu artırmıştır. Tünelin İnönü Caddesinde yarattığı trafik yoğunluğunu azaltmak için bu kez planda Ayaspaşa bölgesindeki sokakları kent içi trafiğe açacak düzenlemeler öngörülmektedir. Semt sakinlerinin gereksinimlerini bile karşılamakta yetersiz kalan Tarık Zafer Tunaya Sokak, devamındaki merdivenli Hacı İzzet Paşa Yokuşu ile birleştirilerek bir by-pass yolu yaratılmak istenmektedir. Topografyanın bu duruma elvermemesinin yanı sıra, bu yolun açılması halinde tescilli Çam Apartmanı zarar görecek, Ömer Avni Mahallesinin neredeyse tamamı artan trafiğin yaratacağı sıkışıklık, gürültü ve kirlilikten olumsuz biçimde etkilenecektir.

8. Beyoğlu ve özellikle İstiklal Caddesi yüz yılı aşkın bir süredir İstanbul’un kültürel etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır. Metropol ölçeğinde üstlendiği kültürel merkez görevine koşut olarak çok sayıda sinema, tiyatro, konser salonuna sahiptir. Koruma amaçlı olma iddiasındaki plan bu binaların hiç birinin işlevini kültürel kullanım olarak sınırlamamıştır; mekanlar ya turizm, hizmet, ticaret yapısına dönüştürülmekte, ya da yenileme alanı olarak ilan edilmektedir. Bu haliyle kültür odağı olma işlevini yitirecek olan Beyoğlu sanatsız kalacak, yozlaşmaya bırakılacaktır.

9. Önceki planlarda 24,50 m yani Z+7 kat yapılaşma iznine sahip olan Talimhane bölgesinin imar düzeni, koruma amaçlı olan bu imar planıyla 11 kata çıkartılmıştır. Bu şekilde, son 8 yıl içinde Talimhane bölgesinde yapılan kaçak katlar yasallaştırılarak, bir tür imar affı gerçekleştirilmektedir. Söz konusu bölgede, mevcut 8 katlı tüm yapıların üzerine 3’er kat armağan edilmektedir. Artan bina yüksekliği bizler için daha fazla trafik, daha fazla kirlilik, daha az yeşil, daha az gökyüzü anlamına gelmektedir.

10 Ulaşım sistemi içinde yayalaştırılan yolların hangi ilkelere göre belirlendiği belirsizdir. Yayalaştırmanın bu alanlara ne kazandıracağı anlaşılamamaktadır. Semt katlı otoparkın giriş çıkışlarının bulunduğu Cihangir Caddesinin yaya yolu aksı olarak tanımlanması planlama tekniklerine aykırıdır.

Plan bütününe ilişkin bu eleştiri ve itirazlarımızın değerlendirmeye alınmasını ve sonuçlarıyla ilgili tarafımıza bilgi verilmesini dileriz.
Saygılarımızla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder